Alperen Şengün henüz 18 yaşında bir basketbol oyuncusu. Ancak 2020-2021 sezonunda sergilediği performansla 2021 NBA Draftı için adını üst sıralara yazdırma konusunda iyi adımlar atıyor. Peki Alperen’in performansları bize neler gösteriyor?
Basketbol, elbette dünyanın en karmaşık işi değil. Hatta basketbol, bir iş bile değil. Tabii ki 10 dev adamın bir turuncu topun peşinden koşması kadar basit de değil. Aradaki ince kırmızı çizgide basketbol, basitlik ile karmaşıklığın aynı kapta yoğrulduğu, bazı profesyoneller için iş olarak görülen muazzam bir eğlence/hobi dalı.
Basketbolun profesyonellik kısmında en popüler olarak öne çıkanı, atletleri ve şortlarıyla dakikalarca sahada onlarca farklı varyasyonları uygulamaya çalışan, rakip potaya sayı atmaya çalışırken kendi potalarını korumaya çalışan basketbol oyuncuları. Basketbol oyuncularının varyasyonlarını belirleyenler baş antrenörleri ve diğer antrenör ekipleri. Ekipleri ve oyuncuları çatısı altında bulunan takımın sahibi, genel menajeri ve sorumluları ise işin saha dışı kısmının en önemli tarafı.
Tabii işin bir de özellikle ülkemizde fazlasıyla hor görülen “scoutluk” yani oyuncu gözlemleme tarafı var. Oyuncu gözlemciliğine dair algılar genelde üç kategoride toplanabilir. Birinci kategoride 22’sini geçen ve kariyeri Euroleague, EuroCup, NBA, G-League gibi eksenlerin hangisi etrafında döneceği tartışılan iki tarafı keskin bıçak oyuncular var. İkinci kategoride 18’i ile 22’si arasında olan ve NBA yeteneği mi, üst seviye Avrupa oyuncusu mu yoksa sadece yerel lig oyuncusu mu olacağı tartışılan basketbol oyuncuları bulunur. Üçüncü kategoride ise özellikle menajerlik piyasasını yakından ilgilendiren ve 12 ile 18 yaş altında olan “çılgın” yetenekli ve yüksek tavanlı basketbol oyuncuları yer alır.
Türkiye’de oyuncu gözlemciliğinin ne kadar değer gördüğü bir yana dursun, iki ve üçüncü kategorilerde oldukça yetenekli isimlerin yetiştiğini söylemek bir hayli doğru olacaktır. Zira Alperen Şengün ile başlayan, Berke Büyüktuncel, Adem Bona, Yiğit Hamza Mestoğlu, Demir Doğan, Ege Tan Yıldızoğlu diye devam eden 2002-2006 arası jenerasyon, ciddi anlamda heyecan verici.
Bu isimler arasında şu anda en revaçta olanı kuşkusuz ki Alperen Şengün. Zira Alperen, NBA Draft konuşmalarının gözbebeği olan sitelerde ilk turu almış durumda. Ünlü “mock draft” sitesi Tankathon, Alperen’i 12. sıraya yerleştirirken Jonathan Givony ile Mike Schmitz’in başını çektiği ESPN Draft, Milli yıldızı ilk 15 arasına almış durumda. Tecrübeli draft kalemleri Jeremy Woo, Sports Illustrated’ta ve Jonathan Wasserman, Bleacher Report’ta Alperen’i ilk turdan alıyorlar. Ayrıca daha birçok amatör Twitter hesabı ve bazı draft siteleri, Alperen’in NBA stoğunu yukarılardan alıyorlar. Tabii birçok NBA takımının yerli yıldız için araştırmalarını pek tabii sıklaştırdığını söylemek de yanlış olmayacaktır.
Alperen, şu anda sahip olduğu ilgiyi bu sezon sergilediği performansla elbette hak ediyor. Zira 25 Temmuz 2002’de doğan biri olarak Basketbol Süper Ligi’nde çıktığı 21 maçta %63,2 isabet ortalamasıyla 19 sayı ortalamasını tuttururken çantasına 9,6 ribaund, 2,1 asist ve 1,2 top çalma ortalamalarını 2,3 top kaybı ve 1,8 blok ile ekliyor.
Biraz daha derin bir istatistik havuzuna inmek ister misiniz? O zaman buyurun. Amerika Birleşik Devletleri dışında aklınıza gelebilecek olan bütün profesyonel basketbol ligleri dâhil, 2020-2021 sezonunda şu ana dek oynanan mücadelede en az 18 maça çıkan ve 200 defa hücum pozisyonuna giren 1802 oyuncu arasında Alperen Şengün, 414 pozisyonda ürettiği 504 sayı ile dünya üzerinde pozisyon başına sayı üretimi konusunda 1,21 ortalamasıyla 35. sırada yer alıyor.
Şengün’ün hücumunun büyük bir kısmını post-up oyunları oluşturuyor. 104 defa post-up oyunu deneyen Alperen, bu oyunlardan %57,6 isabet yüzdesiyle toplam 109 sayı çıkarmış durumda. 208 santimetrelik uzunun post-up oyunlarını detaylandırmak gerekirse, Alperen, potaya sol bloktan döndüğünde %35 verimlilik ile oynarken sağ bloktaki pozisyonlardan %70 verimlilikle oynuyor.
Onun hücum cephaneliğindeki bir diğer önemli mermisi ise pick-and-roll (PnR) oyunlarından geliyor. 75 defa PnR oynayan Alperen, bu oyunlardan %64,6 isabet oranı yakalayarak 104 sayı üretmiş durumda. Ancak perdelemeci olarak o, pek de bir çok yönlülük sunamıyor doğrusunu söylemek gerekirse. Zira “slips the pick” denilen erken devrilmelerde iyi iş yapamıyor, ayrıca, pick-and-pop silahı şut eksikliği nedeniyle biraz dengesiz. Kısa devrilmede son birkaç maçtır gösterdiği şeyler elbette ilgi çekici, ancak, istikrar burada temel faktör.
İşte bu nokta beni, Alperen’le ilgili ilk yol ayrımıma getiriyor. Birçok kişinin aksine onun oyun tarzıyla şu anda Nikola Jokic’e benzediğini düşünmüyorum. Elbette hareket hâlindeyken hafif bir spin sonrası muazzam yumuşaklıktaki pasları iğne deliğinden geçirmek marifet ister. Fakat Jokic’in pasörlüğü ile oyun vizyonunu, şu anda değil Alperen’le Avrupa üzerinde elit olarak tabir edilen uzun oyuncularla bile kıyaslamak güç olacaktır.
Alperen şu anda Jusuf Nurkic, Ivica Zubac ve Ante Zizic üçlüsü arasındaki bir çizgide. Peki bu ne demek? Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Alperen, NBA standartlarında pivot pozisyonunda oynamak için biraz kısa ve inanılmaz görünür gücü yok. Ancak ne var ki, gövde esnekliği, yer çekimi etkisini doğru yönetebilmesi, ayak oyunlarındaki zekâsı ve agresifliği onun fiziksel olarak sahip olduğu bazı eksiklikleri telafi ediyor. Sorumuza dönecek olursak, Nurkic, Portland Trail-Blazers’ın sahip olduğu muazzam hücum sistemindeki kilit parçalardan biri. Aman aman şutu olmayan ama akıllı bir şekilde boyalı alanı kullanabilen biri. Zubac, Los Angeles Clippers’ın yıldızlarla dolu sisteminde topu elinde çok az isteyen ve dunker spot olarak adlandırılan pota altında topsuz hareketleri iyi yapıp serbest smaç/turnike/hook alanı yaratma açılımını mükemmel yapan bir basketbol oyuncusu. Yolu bir zamanlar Darüşşafaka Tekfen’den de geçen Ante Zizic ise Cleveland Cavaliers’ta rolüne adapte olamayan, Avrupa’daki iyi gecelerinde sergilediği şeylerin NBA’e pek de çevrilebilir nitelikte olmadığını geç anlayan (maalesef ki) ve Maccabi Tel Aviv’e gelip yeni mücadelesini yaratan bir sporcu.
Alperen Şengün, her ne kadar muazzam bir sezon geçiriyor olsa da onun NBA’e adım attığında hemen etki yapacağını düşünmek biraz kandırmaca olabilir. Elbette ki muazzam bir sezon hazırlığı sonrasında ortalama bir şutör ve etkili mobil bir atlet kimliğine bürünürse bu cümleleri haksız çıkaran performanslar sergileyebilir, ki umarım, ancak şu anda görünen tabloda, Türkiye Basketbol Süper Ligi’nde kendisini arşa taşıyan hücum niteliklerinin NBA’e çevrilebilir olduğu konusunda şüpheli olmak pek yanlış olmayacaktır.
Zira NBA’de post-up hücumları günden güne azalıyor. Pick and roll oyunlarında hızlı ve çok yönlü olmayan uzunlar, savunmalar tarafından kolayca karşılanabiliyor. Ve Alperen’in bu bağlamdaki en önemli eksilerinden biri, yukarıda bahsedildiği gibi fiziksel olarak biraz undersized kalması. Ancak işin dolu tarafı da var, zaten onu sadece Zizic çizgisinde kalmaktan kurtaran ve Nurkic-Zubac çizgilerine getiren şey de bu taraf.
Alperen, pota etrafında her iki elini de kullanabiliyor. Sol eliyle 19/28 isabet ortalaması yakalamış durumda mesela. Ayrıca o, zor pasları yakaladıktan sonra alçak hücum pozisyonuna geçip yarım şut fake’leri verdikten sonra rakibinin zamanlama hatasını kullanıp vücudunu potaya kaydırarak sayı üretme konusunda o kadar iyi ki, bazen pota altında ne yapacağını tahmin etmek ciddi anlamda zor oluyor. Ayrıca 2002 sınıfındaki birçok pivotun aksine, pota altında güven veren son dokunuşlar sunması onu değerli kılıyor. Bir diğer ek olarak ise post-up oyunlarında sergilediği olağanüstü ayak oyunları ve vücut pozisyonlaması onu kesinlikle bir üst seviyeye çıkarıyor.
Bu bağlamda Şengün’ün sahip olduğu en ölümcül hücum silahları NBA seviyesinde yalnızca tek bir hücum sistemi üzerinden şekillenen takımlarda etkili olabilri gibi duruyor: Hâli hazırda alanı yaratan ve bu alanı güvenilir ellerle doldurmak isteyen takımlar.
Bu arketipi biraz daha açmak gerekirse, Blazers-Nurkic imdadımıza yetişeceklerdir. Blazers’ın hücum sisteminde Damian Lillard ve CJ McCollum ikilisi şutları ve penetre tehditleriyle o kadar büyük bir çekim etkisi yaratıyorlar ki, Nurkic’in çoğu zaman yapması gereken tek şey doğru pozisyon almak, zor pasları yakalamak, hızlı olmak ve pozisyonu güvenilir bir şekilde bitirmek oluyor. Aynı şekilde Kawhi Leonard ile Paul George’un çekim etkisinde kendisine yer bulan ama kesinlikle Alperen’den daha iyi atletizme sahip olan Zubac da bu rolü iyi üstleniyor.
Yani eğer ki Alperen; Golden State Warriors, Brooklyn Nets, Atlanta Hawks veya Sacramento Kings tarafından seçilirse (ayrıca kültür/oyuncu gelişimi bakımından Utah Jazz, Memphis Grizzlies veya Denver Nuggets), şu anki durumda NBA’de istediği şeyleri yapmak için fena bir adım atmamış olur. Zira iki aksiyonlu şut formundaki dirsek sorunu, kalça rotasyonu ve diz kapak hizalaması düzeltilmesi biraz daha zaman alacak gibi duruyor, ancak elbette İsveç’e karşı bulduğu şu muazzam stepback isabetini görmezden gelmek zor.
İşin istatistiksel tarafından çıktığımız zaman onu NBA oyuncu gözlemcilerinden bazılarının kafasında değerli yapan şeylerden biri tepede perde çıkışında veya hareketsiz hâlde topu eline aldığında, hiç beklenmedik bir şekilde birden penetreye başlayıp pozisyonları bitirebilmesi ve hücum ribaundlarında (69 pozisyonda 112 sayı) muazzam bir sıçrama ve uzanma kombinasyonu göstermesi oluyor.
İşin potayı koruma tarafına geldiğimizde ise işler büyük ölçüde olumsuz tarafa doğru kayıyor. Zira 18’indeki pivot, pozisyon başına rakiplerine 0,9 sayı verirken son dönemlerde bloklardaki patlayıcılığını ve lateral hareket etme yeteneğini arttırsa da ortalama üstü genel bir çember koruma tehdidinden uzak durumda. Topsuz oyunlarda aktifliği iyi olsa da bazı durumlarda rotasyonunu tamamen kaybediyor ve işler bir anda rakibin lehine dönebiliyor. Ancak bu aslında fazlasıyla doğal bir durum. Zira o, 19 sayı ortalamayla oynamasının verdiği veteran sinyal karşısında henüz 18’inde olan ve gelişmekte olan bir basketbol oyuncusu. Tabii ki yetenek setine elit bir pota koruma becerisi eklemiş olması fevkalade olurdu ancak bu, NBA’deki gelişiminin bir parçası olacak gibi görünüyor
Alperen Şengün’ün bu draft sınıfındaki Avrupalı forvet/pivot rakipleri onun gerçekten de ne kadar üst sıralardan seçilebileceği konusunda işleri biraz daha zorlaştırıyor. Montverde sonrasında Gonzaga deneyimi yaşayan ve bu sezon başında Mega Bemax’la anlaşan 2000 doğumlu Filip Petrusev, tıpkı Alperen gibi istatistiksel anlamda ve göz testi penceresinden muazzam bir sezon geçirirken Paris’ten Ismael Kamagate, muhteşem savunması ve ortalama hücum silahlarıyla dikkat çekiyor.
2002 doğumlu Roko Prkacin, perimetrede hücum silahı olabilmesi ve pozisyonellik vaat etmesiyle hem kısa hem de uzun vadeler için göz kamaştırıcı bir seçim olarak öne çıkarken Real Madrid’in İspanyol yıldızı Usman Garuba, olağanüstü atletizm ve savunma kombinasyonuyla son iki buçuk yıldır olduğu gibi jenerasyonunda tepeyi kovalamaya devam ediyor.
Nevezis’in Togo asıllı Alman uzunu Ariel Hukporti, her ne kadar parçaları bir araya getirme konusunda zorlansa da sahaya farklı şeyler getirebiliyor. Gran Canaria’dan Khalifa Diop ve Barcelona’dan Ibou Dianko Badji ise fiziksel özellikleriyle dikkat çekiyorlar.
İşi sadece forvet/uzun durumundan genel bir bakışa çıkardığımızda Josh Giddey, Pavel Savkov, Abramo Canka, Matthew Strazel, Tom Digbeu, Mojave King, Rokas Jokubaitis, Carlos Alocen, Vrenz Bleijenbergh, Zsombor Maronka, Juhann Begarin gibi isimler de işe dahil oluyor ve bu mükemmel derinlikte oyunculara yer bulmak ciddi anlamda zorlaşıyor.
Ne olursa olsun Alperen Şengün, 18’inde bir basketbolcu olarak Türkiye basketbolunun en üst seviyesinde her anlamda harikalar yaratıyor. Tabii istatistiksel pencereyi ele alıp onu üst sıra draft seçimi olarak nitelemek zor, bu, öncelikle onun kariyeri için yapılacak en büyük yanlışlardan biri olur zannımca.
Bazenderinlere inmektense su yüzünde görüneni iyi irdelemek, derinlerde aranan maden için harcanan enerjiyi kompanse etme konusunda daha yararlı olabilir ancak Alperen örneğinde su üstündeki potansiyeli ince eleyip sık dokuyarak analiz etmek, doğru bir projeksiyon hazırlamak ve oyuncunun iş etiğinin getireceği artıları görmek, bu bağlamda en net sonuçları verecektir.