Array

Toto’nun mucizesi

Bireysel veya kolektif fark etmeksizin her spor dalında başarılı olan bir bireyin veya takımın, başarıyı tek bir nesne veya etken üzerinden kazandığını söylemek doğru olmayacaktır.

Misal, Chicago Bulls, 1991 ile 1998 yılları arasında altı kez NBA şampiyonluğu kazanırken başrolde kuşkusuz Michael Jordan vardı. Ancak Scottie Pippen, Steve Kerr, John Paxson, Dennis Rodman gibi oyuncuların tamamlayıcılığı; göldede kalıcılığı olmasa, Jordan tek başına bu şampiyonlukları kazanamazdı.

2000’ler futbolunun ilk 10 yılının sonlarına doğru Barcelona, yarıştığı her kulvarı domine ederken başrol Arjantinli jön Lionel Messi’den başkası değildi. Tabii tıpkı Jordan gibi Messi’nin de önemli tamamlayıcıları vardı; Xavi, Iniesta, Puyol, Abidal, Dani Alves…

Bu ve bunun gibi örnekler veriledursun, görünen aktörlerden ziyade görünmeyen aktörlerin de başarılarda büyük payları olduğunu söylemek doğru olacaktır. Her ne kadar sonradan “günah keçisi” ilan edilse de, Bulls’un o ihtişamlı kadrosunu kuran isim Jerry Krause’dı mesela. Krause kadar gölgede kalmasa da Barcelona dendiğinde Pep Guardiola’nın adı, Lionel Messi’den daima sonra geliyordu. Ancak gelin görün ki onlar gibi figürlerin kimya yaratıcılığı, projeksiyonel bakışları sporda bir takım mucizevi başarıların veya başarı serilerinin ilk adımı olabiliyor.

Hem bireyselliğin hem de kolektifliğin ihtşamlı harmonisi ve hız dünyasının en eğlenceli alanı Formula 1’de de işler aynı şekilde ilerliyor. Öyle ki Mercedes, 2014’ten beri süregelen her Formula 1 sezonunda hem sürücüler hem de takımlar klasmanlarında şampiyonlukları topluyor.

Takımın Britanyalı yıldızı Lewis Hamilton, bu süreçte, 2008’deki şampiyonluğunun yanına altı sürücüler klasmanı şampiyonluğu ekledi ve Michael Schumacher’in yedi şampiyonluklu rekoruna ortak oldu.

Schumacher demişken, onu canlı veya YouTube üzerinden izleyenler, o dönemin makalelerini, haberlerini okuyanlar Schumi’nin tüm spor dünyasında ne denli bir etki yarattığını anımsayacaklardır. Alman sürücü, 2000’den 2004’e dek Kırmızı Ferrari’sinde beş kez sürücüler şampiyonluğunu kazanırken 1994 ve 1995’te iki kez Benetton’ıyla şampiyon oluyordu.

Ferrari’deki beş şampiyonluklu serisinde topladığı puanlar sayesinde aynı zamanda takımını markalar klasmanında da zirveye taşıyordu Schumi. Tabii yanında biraz sorun çıkaran takım arkadaşı Rubens Barrichello varken bazen takım içi güç savaşlarında mental olarak sorunlar yaşıyordu. Oradaki dengeyi sağlayan isim 1993 ile 2007 yılları arasında takımın patronu olan Jean Todt idi.

Todt, aman aman sinirli olan veya çok yumuşak başlı bir yönetici değildi; bir nevi “nabza göre şerbet” vermeyi biliyordu, ki takımını Milenyum başında bir dominant güç hâline getirdi.

Ferrari’nin o döneminden çok daha güçlü olan Mercedes’in dengeleyici faktörü ise kuşkusuz Toto Wolff ve aslında bu hiç de şaşırtıcı değil.

Wolff, 1972’de Viyana’da doğduğunda Polonyalı bir fizik mühendisi anne ve Avusturyalı bir iş adamı babanın oğlu olarak yaşamına başlıyordu. Refah içinde büyürken sekiz yaşına geldiğinde her şey birden bire değişmeye başladı. Babasına beyin kanseri teşhisi konulmuştu. Babası ve annesi, bu durumun üzerine anlaşmalı olarak ayrılıyorlardı ama Toto Wolff’un velayetinin kimde olacağı bir tartışma konusuydu. Dava süreci devam ederken Baba Wolff hayatını kaybetti.
Toto Wolff, annesiyle birlikte yaşamına devam ederken bir yandan ailevi resi bir yandan da hayatını devam ettirmeye çalışan bir genç ve bir öğrenciydi. 1992’de Avusturya’da Formula Ford Yarışları’na katılmasına karşın bir yandan akademik kariyer de inşa etmeye çalışıyordu.

1994’te Nürburgring 24 Saat’te zafere ulaşırken dört yıl sonra kuracağı internet ve teknoloji şirketi Marchfifteen’in temellerini atıyordu.

2009’a kadar Toto Wollf, Marchfifteen’den elde ettiği gelirden etkilenerek Marchsixteen’i kurdu. 2006’da Almanya’nın kalburüstü bir yatırım şirketinin hisselerinin %49’unu satın aldı. 2007’de Mercedes’in sanayisi altında olan bir yarış firmasında menajerliğe başladı. Ayrıca kendi menajerlik şirketini kurdu ve Mika Hakkinen, Bruno Spengler, Alexandre Prémat ve Valtteri Bottas gibi isimlerin menajerliğini yapmaya başladı.

Yarış kariyerinde ise Avusturya ve Almanya bazlı turnuvalarda 17 kez birinci oldu. Bu süreçte bir evlilik yaptı, iki çocuk sahibi oldu ve sonrasında ilk eşinden boşandı.

2009’de Formula 1’e Williams’ın hisselerini satın alarak adım attı. 2013’ün Haziran’ında Niki Lauda’nın tavsiyesi üzerine Mercedes’e geldi. 2010’dan Toto Wolff’ün Mercedes’e geldiği döneme dek pistlere, padoklara damgasını vuran takım, genç Alman, Sebastian Vettel’in Red Bull’u oluyordu. Vettel bu süreçte tek bir sürücüler şampiyonluğu bile kaptırmamıştı.

Mercedes, 2014’e Wolff’ün direktörlüğü altında başladı ve o yıldan bugüne dek takım, hem sürücüler hem de takımlar klasmanlarında tek bir kupa bile kaptırmış değil.

Bu başarıda elbette Lewis Hamilton ana; Valtteri Bottas ve Nico Rosberg (eski Mercedes pilotu) yan paylara sahipler. Ancak Toto Wolff’ün buradaki payını, dengeleyici bir unsur olarak hayatında yaşadığı tüm tecrübeleri harmanlayıp bir araya getirip takımında bir “huzur” ortamı oluşturmasını atlamamak lazım.

Formula 1’in resmi sitesine üç ay önce verdiği röportajda Wolff şu cümleleri sarf ediyordu. “2015’te bir demeç vermiştim. Orada takımımızda 2000 kuralın olduğunu belirtmiştim. Eh, kısacası şunu kast etmek istiyordum. Bizim işe alma-takımdan kovma politikalarımız yok. Birbirimizi suçlamayız. Birbirimizden nefret edebiliriz, fikirlerimizi eleştirebiliriz ama asla ama asla birbirimizin arkasından iş çevirmeyiz. Eğer bunu yaparsak düşmeye başlarız. Eğer düşmeye başlarsak geriye gideriz. Eğer bu şekilde geriye gidersek, eh, bir daha toparlanamayız. Takımımızın spor psikoloğu, Ceri Evans’ın bir politikası var, ‘Aptal ve bencl kafalılara yer yok’. İşte bu politika 2000 kuralımızın özeti. Birbirimizden nefret edebiliriz ama saygısızlık asla yapamayız.”

Eğer Lewis Hamilton gibi onlarca reklam projesinde yer alan, birçok modelle birçok yerde görüntülenen, veganlığından köpeğiyle olan pozlarına kadar her eylemiyle dikkatleri çeken bir şampiyonunuz varsa onun yanına alacağınız her sürücü bir problem kaynağı olabilir, ki Bottas, bu durumu birkaç kez gösterdi doğal olarak. Ancak günün sonunda Mercedes, Ferrari’deki yüksek perdeli güç savaşlarını veya takım içi taht oyunlarını yaşamadı. Ve bu mucizevi dengede en büyük pay kuşkusuz Toto Wolff’e ait.

Güncel Yazılar

Popüler Yazılar